Kitap Hakkında
Dünyayı İyilik Kurtaracak!
Ben bir iyilik hareketi başlattım. Kendi çapımda. Tahta kolyelerle başlattım. “Sakajewa” adını verdiğim kolyelerle. Pardon, bu adı ben vermedim! İsim annesi 15 yaşındaki kızım Alya. “Sakajewa İyilik Kolyeleri olsun” dedi adı. “Tamam” dedim. Tavşanımıza “Hımm” ismini, köpeğimize “Max” ismini veren de oydu. Hep güzel, isabetli, ruhu olan isimler verir.
“Sakajewa” bizim uydurduğumuz bir kelime. Anne-kız, bizim sihirli kelimemiz. Bizim için “saf sevgi” anlamına geliyor. Yıllarca kapıyı çaldığında, ben kapının arkasından ona, “Parola ne söyle?” dedim, o da “Sakajewa!” dedi. Aramızda bir “oyun”du, küstüğümüz zaman, işaretparmaklarımızı havada birleştirir, “Sakajewa” der, barışırdık. Adı oldu kolyelerin Alya sayesinde, kendileri de vardı –ha babam kolye diziyordum çünkü. O dönem Hindistan’a taşınmıştık– ama ortada henüz bir iyilik hareketi yoktu. Bir stratejim de yoktu. Zaten planlayarak yapmadım. Her şey kendiliğinden oldu. Ve geldiğimiz noktada, ben sosyal medyamı, özellikle de 1,8 milyonluk Instagram hesabımı “iyilik” için de kullanır oldum. Bu da güzel bir şey, kendimi bir işe yarıyor gibi hissediyorum.
Dünya, karanlık bir dönemden geçiyor. Kafalar karışık, kavramlar karışık. Zeminler kaygan. Sapla saman birbirine karışmış durumda. Herkes bağırıyor, uğultu var, kimse birbirini duymuyor. Bir Corona’mız eksikti, maazallah o da oldu. Global bir salgınla boğuşuyoruz. Ben, gerçekten, hepimize iyi gelecek şeyin, İYİLİK olduğuna inanıyorum. Dayanışma olduğuna inanıyorum. Sorumluluk bilinci olduğuna inanıyorum. Bir başkasını düşünme sorumluluğu, yaşadığımız gezegeni düşünme sorumluluğu, ihtiyacı olanlara el uzatma sorumluluğu. Sloganım da: Dünyayı iyilik kurtaracak! Hepimiz, minik minik iyilikler yapacağız. Ve iyilik, halka halka yayılacak. Benim iyilik kolyeleriyle yapmaya çalıştığım da bu. Nitekim, dalga dalga büyüdü. Ve bir İYİLİK HAREKETİ’ne dönüştü.
Peki, niye tahta kolyeler? Çünkü seviyorum. Hissini seviyorum. Doğal. Asla plastik kullanmıyorum. İçindeki boncuklar cam. Ben, onlar boynumda fotoğraf paylaştığımda, “Bunları nereden aldın? Biz de istiyoruz. Nereden alabiliriz?” diye soruyorlardı. Ben, başkaları için de yapmaya başladım. Geldiğimiz noktada 12 binden fazla kolye yapmışızdır.
Tabii bunun da bir hikâyesi var. O dönem kurumsal bir şirket, “Kadınlar Günü’nde kadın çalışanlarımıza hediye etmek istiyoruz! Senden 100 kolye satın alabilir miyiz? Ne kadar para ödememiz gerekiyor?” diye sordu. Ben de “Kolyeci ya da tasarımcı değilim ki. Satmıyoruz bu kolyeleri, bunlardan gelir elde etmek gibi bir amacım yok” dedim. Ama sonra aklıma şöyle bir fikir geldi. Onlar, Mari Kasparyan’ın otizmli oğlu Arda’nın eğitim masraflarını üstlensinler, ben de kolyeleri onlara ücretsiz vereyim. Çünkü o fedakâr anne, her sene, evladının eğitim masrafları için para denkleştirmeye çalışıyor. İşte böyle başladı bizim maceramız. Minik bir iyilik hikâyesiyle. Ve gerisi geldi… Müthiş bir terapi de oldu aynı zamanda. İnsanın eliyle bir şey üretmesi harika bir şey. Hele birlikte yapıyorsak, daha da harika! Şirketler kolye istedi, biz yaptık. Ve bu bir “iyilik modeli” oldu. Bizden iyilik kolyesi alıp, bir sivil toplum örgütüne kaynak yaratan şirketleri ben hep Instagram’da paylaştım.
Tam olarak ne mi yapıyorum? Diyorum ki... Her kim... şirket/marka/oluşum bana gelir ve benim işaret ettiğim derneklere şu kadar lira bağışta bulunursa, ben de o şirketin kadın çalışanlarına kolyelerimden hediye edeceğim. Üstüne de, Instagram hesabımdan, bir sürü enerjik fotoğraf çekerek, şirketlerin adını da yazarak paylaşacağım. Yani gönüllü olarak onların tanıtımlarını yapacağım. Sonra o kadınlarla insanlara umut veren, enerji tavan fotoğraflar çektirdim, çektiriyorum. Ve “İyilik bulaşıcıdır”, “Dünyayı iyilik kurtaracak”, “Kolye bahane iyilik şahane” hashtag’leriyle paylaşıyorum.
İYİLİK BULAŞICIDIR!
80’den fazla şirket çağrıma cevap verdi. Şu ana kadar 2 milyon 250 bin lira kaynak yarattık ve 60 derneğe, vakfa, sivil toplum örgütüne ve yardıma muhtaç kişilere aktardık. Böyle yapmaya devam ettik, ediyoruz. Pandemi döneminde “online kolye atölyeleri” de düzenledik, halen düzenliyoruz. Yüzlerce insan, dilerse Zoom üzerinde bir araya geliyor. Öncesinde onlara kolye kitleri gönderiyoruz. İçinden çıkan malzemelerle bir kendileri için, bir de sivil toplum örgütleri için kolye diziyorlar. Atölyelerimiz hem çevrim içi, hem çevrim dışı. Bu geçtiğimiz dört yıl içinde pek çok kanaat önderi de bize destek verdi, açık artırmalar düzenledik. Bir gecede sivil toplum örgütlerine 250 bin lira bağış topladığımız oldu. Türkan Saylan’ın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Kardelenleri için muazzam bir miktar topladık. Biz değişen durumlara adapte oluyoruz. Evden mobilyalarımızı taşıyıp İyilik Evi kuruyor, yanımızdaki STK’larla direkt satış yapıyoruz. Kurduğumuz bu modelle ödüller bile kazandık. Kolyeleri hâlâ ben, yardımcım Maribel, eşi Anton, komşum Mine Serez Çınar ve kızım Alya yapıyoruz. Bazen başka destek verenler de oluyor. Ama hâlâ amatörüz. Hiçbir kolye, birbirinin aynı değil, hepsi de tek tek, el emeği göz nuru. Gerçi hızlandık zaman içinde, ben tek başıma haftada 150 tane yapabiliyorum. Uçak kitim bile var, bizimkiler uçakta film izliyor, ben kolye diziyorum.
Birkaç sene önce de Bodrum Gürece’de bir İyilik Atölyesi hayata geçirdik. Beklediğimizden çok daha fazla ilgi gördü. Eridim mutluluktan. İnsanlarla dolup taştı. İnanamadım coşkuya! Herkesin gezip görebileceği, bir anneanne bahçesi içinde bir dükkân, showroom ve atölye. Zeytin ağaçlarının altında, insanlarla birlikte kolyeler tasarladık. Geliri, Toplum Gönüllüleri Vakfı’na ve Pi Kadın Kanserleri Derneği’ne gitti. Biz, bahçenin bir tarafında kolye tasarlarken, kızım Alya da dans atölyeleri gerçekleştirdi. İlk yaz, tam 16 kolye, 12 dans atölyesi yaptık. Tüm bunları da, “yerel kalkınmaya destek projesi” olarak hayata geçirdik. O dönem TOG’da görevli olan Derya Kılıçalp de çok büyük destek verdi.
Ne mutlu bize ki, o yaz sonunda elde edilen gelirle Gürece’nin mezarlığı onarıldı. Taş duvarları yıkık döküktü, tekrar örüldü, yürüme yolları yapıldı. Kapılar takıldı, bitkiler ekildi. Tabii ki tüm bunları yaparken yanımızda Gürece halkı, TOG’lu gençler ve yerel yönetim de vardı. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, sağ olsun, başından beri bize hep destek verdi. Hatta geldi, ekibiyle birlikte kolye dizdi. Pek çok meslek grubu geldi, kurumsal şirketler geldi, motivasyon toplantıları düzenlediler ve bizimle bu deneyimi paylaştılar. Sadece kadınlar değil, erkekler de. Mesela Acıbadem’in erkek doktorları şahane kolyeler dizdi.Bir kere daha gördük ki, bir araya gelince, güçleri birleştirince, yapılamayacak hiçbir şey yok. Aynı zamanda köyümüzün bir kısmının (ana cadde tarafındaki) evlerini Filli Boya’nın desteğiyle boyadık. Bahçemize gelip bizimle kolye tasarlayan herkes, bir kolyeyi kendi için, birini de dükkânda satılmak üzere yaptı. Bu da şu anlama geliyor, atölyelere katılan herkes, “yerel kalkınmaya” da gönüllü olarak destek oluyor. Çünkü o kolyeler tekrar Gürece için dükkânda satılıyor.
Ayrıca Pi Kadın Kanserleri Derneği’yle bir İyilik Şenliği düzenledik. Üç gün boyunca insanları bahçemizde ağırladık. Bilet alıp şenliğimize katılan herkes, bir başka kadının kanser taramasını karşılamış oldu. Nükhet Duru, Fatih Erkoç, Ahmet Baran ve İpek Acar’la söyleşiler, konserler gerçekleştirdik. Stantlar kuruldu, farklı atölyeler de düzenlendi. Güreceliler, kendi yöresel yemeklerini pişirdi.
Covid-19’un denk geldiği ilk yaz, pandemi yüzünden atölyemizi açmadık. Yüzlerce insanın bir araya gelip kolye dizmesi riskli olabilirdi. Ama minik dükkânımız açıktı. Sağlık önlemlerine dikkat ederek kolye satışımızı sürdürdük. Ama mesela köyün ortasında yükselen çirkin beton bir duvar vardı; Bodrum Belediyesi’nin ve Via Gardenia’nın da desteğiyle o duvarın peyzaj çalışmasını yaptık. Kolyelerden elde ettiğimiz gelir duvarın yeşillenmesine vesile oldu. Bu sefer, iyilik, yeşillik olarak yayıldı. Tabii ki toplum gönüllüsü gençler de destek verdi. Pandemide esas olarak online satışa ağırlık verdik. Eksik olmasınlar ilgi hiç azalmadığı için, sivil toplum örgütleri yararına iyilik kolyesi satışımız sürdü, sürüyor, sürecek.
Geçtiğimiz yaz, kolye atölyelerimizi Pi Kadın Kanserleri Derneği yararına dizdik. Gürece’deki bahçemizde ve tabii Corona şartlarına uygun, 25 kişilik atölyelerdi. Kolye atölyelerimize katılabilmek için derneğe ödenen ücretse, Onko-Van projesine aktarıldı. Kanser ve Hasta Hakları Platformu’nun başlattığı bu şahane proje sayesinde, devlet hastanelerinde tedavi gören ve tedaviye toplu taşımayla gitmek zorunda kalan hastalar, kemoterapi tedavilerine ücretsiz ulaşabiliyorlar. Özellikle pandemi döneminde, bunu çok kıymetli buluyorum. Evlerinden alınıp, tedaviye götürülüp tekrar geri evlerine teslim ediliyorlar. Bütçelerinin bittiği dönemde yollarımız kesişti ve kolye atölyelerinden elde edilen gelirle, biz Onko-Van’a can suyu olduk. Böyle anlamlı bir projeye katkıda bulunabilmek müthiş. Şu hayatta en anlamlı duygulardan biri, birilerine faydalı olabildiğini hissetme duygusu.
Bu hızla İstanbul’da atölyelere devam ettik, halen ediyoruz. İstanbul Turnesi’ne çıkmış gibiyiz. Her hafta farklı bir semt kafesindeyiz. Ama biz bu atölyelerde sadece güle oynaya kolye dizmiyoruz, sosyal faydaya katkıda bulunuyoruz. Atölyelerin geliri tamam derneğe gidiyor ama her hafta aramızda kanser tanısı almış kadınlar oluyor, hatta bir atölyemizde sadece kanser tanısı almış kadınlar vardı. Yaşadıkları süreçten söz ediyorlar, kendi hikâyelerini anlatıyorlar, farkındalık yaratıyorlar. Kadın kanserleri konusunda bilgi paylaşımında bulunuyoruz. Erken teşhisin önemine değiniyoruz.
İyilik Hareketi’mize sadece atölyemize katılan misafirlerimiz değil, kurumlar da destek veriyor. Eylemlerimiz devam edecek! İyilik halka halka yayılmaya devam edecek…
Elinizde tuttuğunuz ajanda da hayallerimden biriydi. Bu da, iyilik hareketimizin bir başka halkası. İlk sene ajandanın satışından payıma düşen gelir Tohum Otizm Vakfı’na gitti, sonraki yıl Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden eğitim bursu alan pırıl pırıl gençlerin eğitim masraflarına. Sonra Pi Kadın Kanserleri Derneği’ne. Bu yıl yine onlara gidecek. Uzun zamandır pek çok etkinlikte birlikte çalıştık Arzu Karataş’ın başkanlığındaki ekiple. Gerçekten müthişler. Kadın kanserleri farkındalığı konusunda inanılmaz işler yaptılar, yapıyorlar. Her yıl ülkemizde 70 bin kadın kansere yakalanıyor. Bunun yüzde 44’ü kadın kanserleri. İşte Pi Kadın Kanserleri Derneği de bu konuda 6 yıldır farkındalık yaratmak için ve erken teşhisin önemini vurgulamak için arı gibi çalışıyor. Binlerce kadına meme ve jinekolojik tetkik ve tarama yaptılar. Yüzlerce kadına kanser cerrahisi ameliyatı yaptılar. Yüzlerce kemoterapi, radyoterapi. Say say bitmez. O yüzden bu ajandadan gelecek gelirin onlara gitmesini değerli buluyorum...
Bana, “Bir sürü işi bir arada yapıyorsun, hepsine nasıl vakit buluyorsun?” diye sorarlar hep. Cevabı basit: Kutu kutu planlayarak. Aylarımı, günlerimi kutulara yazarak. Bütün bir ayı önümde görerek. Büyük resme bakarak. Ve tabii tek tek, kutuların içini doldurarak. İşte bu “kutu kutu” ajanda benim sihirli formülüm. Yapmam gereken her şeyi yazıyorum, not alıyorum. Bir tür kafamın haritasını çıkarıyorum. Ve mutlaka bunları kurşunkalemle yapıyorum. “Kutu kutu ajandam” olmadan ben bir hiçim!
Bu arada Doğan Kitap’a kocaman bir alkış, kadın kanserleri konusunda farkındalık yaratacak bu ajandayı hayata geçirdikleri için. Senelerdir bana sonsuz destekler. Tuba Seven’e özellikle teşekkür ederim. Kapak tasarımı için de Nilgün Kıdır Özpeynirci’ye. Bir teşekkür de baştan beri bu iyilik hareketinde benimle birlikte olan ve sosyal medyamı iyilik için kullanma fikrini veren Faris Seven’e ve Hindistan komşum, canım arkadaşım Mine Serez Çınar’a. Mine, arkamdaki güçlerden biri. Ve tabii Sakajewa’nın isim annesi canım Alya’ma. Ve sevgilim Ömer’e. Yıllardır evin her yeri boncuk, sesini çıkarmıyor, her konuda bana tam destek. Bu ajandayı güzel günlerde kullanmanız ve hayallerinizi gerçekleştirmeniz dileğiyle…
Ürün Özellikleri