Yazılan ilk Türkçe romanlarımız kamusal alanın İstanbul’da nasıl doğduğunu bir karşılaşma mekânı olarak mesire yerleri üzerinden anlatır; modernleşmeyle başlayan yenilik yine evvela Beyoğlu anlatılarında göze çarpar. Gazete, fotoğraf, sinema… Hepsi ilk adımını bu şehirde atar, önce bu şehrin hikâyesini anlatır. Buna karşın anlatılmamış hikâyelerin çokluğu İstanbul’un renkli canlılığının bir göstergesi olarak duruyor meraklılarının önünde. Gökhan Akçura da ömrünü merakının peşinde sürdürmüş; eserleriyle kültürel tarihimizde kıymetli bir yer edinmiş bir araştırmacı. Bir Şehr-i İstanbul Ki…’yle birlikte de şehrin unutulmaya yüz tutmuş öykülerini, isimlerini, âdetlerini okurunu bir asır geriye götürerek keyifle anlatıyor. Eğlence sektörünün duayenlerinden tiyatrolarımızda sahne almış dünyaca ünlü aktrislere kadar içeriğiyle zengin, üslubuyla pürneşe bir kitap bu.