Kitap Hakkında
Kalp de Yürür ... Hem Hasan'ın konuşması da garipti. Hiç onlarınkine benzemiyordu. Kimse Nisan'ın onunla arkadaşlık kurabileceğini aklına getirmemişti. Nisan'ın onunla arkadaşlık kurabileceğini aklına getirmemişti. Nisan'ın dışarıya çıkmamasının sebebi ya bir yeri ağrıdığı içindi ya da evinde onu üzen bir şeyler olmuştu. Arkadaşlarının aklından bunlar geçiyordu ve kimse başka bir sebep olabileceğini, hatta bu sebebin Hasan'ın hayat hikâyesi olabileceğini aklından bile geçirmemişti... Yedi Renkli Dünya Çocukları "Yedi Renkli Dünya Çocukları"; dünyanın hemen her köşesinden gelerek 23 Nisanlarımızı kır çiçeklerinin renkliliğinde güzelleştiren bir bayramı, coşkuyu anlatıyor. Adı gibi yedi rengin kardeşliği var bunun içinde. Dünya çocuklarının arkadaşlık, dostluk, barış çağrıları var. Bu kitabı okuduğunuzda, dünya çocuklarından oluşan büyük bir çiçek bahçesinin içinde bulacaksınız kendinizi... Arılar Ordusu Nemrud'u öldürmüş tek kanatlı bir arıyım ben. Nemrud ki, yedi dağa, yedi ovaya egemen bir hükümdardı. Atları bile benzemezdi bildiklerinize. Hele ön ayakları kısa olanının, bir eşi daha yoktu şu dünya yüzünde. Nasıl mı? Nemrud, dağ çıkarken, öne, arkaya gidip gelmesin diye, bu atın ön ayakları kısacıktı. Dağdan inerken de ön ayakları, zürafanın ayakları gibi uzun, upuzun bir atı vardı Nemrud'un. Gözlerimle gördüm bu atları. Tek tek dağında bir şölene katılmıştı. Ben de bir çırpıya konmuştum. Gelip geçti yanımdan. Uçup yetişemedim arkasından. Çünkü kanadımın biri yoktu benim. Ama olup bitenleri uzaktan da olsa, izledim hep. Düşündüm hep. Nemrud'u öldürebilmek kolay mı? Bir uçtum, bin düşündüm. Keban Kuşları İnsanlar hep uçmayı düşlemişlerdir. Sadece kuş olup uçmayı değil, kuş olmadan da uçmayı düşlemişlerdir. Tehlike sanki hep yerdeymiş gibi... Keban, Mezopotamya'da eski bir yerleşim birimidir. Günümüzde ise büyük bir baraj gölü ile tanışmıştır. Çöl ortasında birden oluşmuş bir deniz düşleyin, şaşırmaz mısınız? İşte Keban'ın tüm canlıları da böyle şaşırmışlar. Uzaklardan gelen martılar kartalları, kelaynakları görünce ne diyeceklerini bilmez olmuşlar. Bu olağanüstü değişime, Keban kuşlarının ilginç bir öyküsüne tanık olacaksınız. Görüşümüzde ne kadar haklı olduğumuza ise, sevgili küçük okurlarımız karar verecektir. Biz Varız Evet, dönüyoruz işte, Dünyamıza geliyoruz! Biz varız, biz gecekondu çocuklar. Şimdi daha bir güçlüyüz. Kendi alanlarımızda bir güzel donanmış, Değiştirmek için dünyamızı, Geliyoruz işte, sıkı durun, Bekleyin bizi! Kanatsız Kuşlar 17. yüzyılda, kendi geliştirdiği takma kanatlarla Galata Köprüsü'nden havalanıp Üsküdar'a konmayı başaran Türk bilgini Hezarfen Ahmet Çelebi gibi uçabilmek için denemeler yapan ve bir köyde yaşamakta olan Macit, sonunda amacına ulaşır. Ama bu hiç de hesapta olmayan bir durum sonucu gerçekleşir. Artık, aileden biri gibi gördükleri, kara gözlü eşekleri Candost ile birlikte sık sık uçmaktadırlar. Hem de ne uçmak. Bir Amerika'da o toprakların gerçek sahibi Kızılderililerin yanındadırlar, bir Mısır'daki piramitlerin. Afrika'da Ormanlar Kralı Tarzan, Avustralya'da kangurular ve İspanya'da boğalar ile heyecan, macera dolu saatler geçirirler. Onlarla beraber ülkeden ülkeye, maceradan maceraya uçmaya ne dersiniz! Aya Kurdum Salıncak "Doğduğumda elma gibi kırmızıymış yanaklarım. Onun için Elma koymuş adımı babam. Önceleri tuhaf geliyordu bana. Sonraları alıştım. Değiş deseler, dünyalara değişmem şimdi adımı..." Böyle düşünüyor romanımızın kahramanı Elma Kız. Dağ dayısı, tavşan amcası onun. Herkesi tanır, herkese yardım eder. Bir de şakacı ki sormayın gitsin. "Ablam kabak yemeği yapsın" diye, dayısı bir gün su kabakları getirmişti eve. Elma kız onlara göz, kaş yapıp şaşırtır anneyi. Anne de bu yalancı kuğucukları kesip yemek yapmaya kıyamaz. Elma'nın kör bir buzağısı vardır. Akşın koymuştur adını. Küçük kız onun gözlerinin açılması için uzun zaman çaba gösterir. Sonunda ne olur? Açılır mı gözleri Aşkın buzağının? Bunu okuyarak anlayacaksınız. Fevzi Günenç'in yazdığı "Aya Kurdum Salıncak", hüzünlerle sevinçleri bir arada yaşayacağınız bir sevgi kitabıdır. Kar Yıldızları Mine Duran, "Kar Yıldızları" adlı kitabında sizi bembeyaz örtülerle kaplı bir ülkeye yolculuğa çıkarıyor. Kar tanelerinden yalancı yıldızlar. Binlercesi, on binlecesi, milyonlarca ve milyarlacası birleşip, bitişip itişerek yıldız desenli bir yorgan dokumaya koyuldular. Uzaklarda küçük bir adaya gizem örteceklerdi... Dokunduğum Altın Olsun Zeus açıkladı: -İlkin bebekliğiniz olacak. Yerlerde sürünecek, emekleyeceksiniz. Bu sizin, "Tırtıllık Dönemi"nizdir. Sonra çok canlı, bir yerlerde duramayan, sık sık yer değiştiren, koşan, zıplayan biri olacaksınız. Bu çağ, çocukluk çağınızdır. Çocukluk çağınızda "Kelebeklik Dönemi" yaşamış olacaksınız. On beş yaşından sonra daha da güzelleşeceksiniz. Kendinize güveniniz artacak. Herkesin dikkatini çeker olacaksınız. Bu güzel çağınız gençlik çağıdır. Bu dönem de "Tavus Kuşu Dönemi"nizdir. Tansu Bele Merve, karşısında kocaman bir inek gördü. "Sen de kimsin? Yoksa beni çağıran sen miydin? diye bağırdı korkuyla. Bembeyaz, sevimli, koca memeli inek, büyük gözlerini devire devire: "Evet canım, bendim," diye gürledi. "Adım Nanala. Tanıştığımıza memnun oldum Nanşe. Mata'ya hoş geldin." "Ben de çok memnun oldum Nanala. Çok tatlısın. Ama neden bana Nanşe diyorsun? Benim adım Merve." "Biz Mata'da kaybolan yabancılara Nanşe deriz. Mata'ya gelen yabancı kaybolur. Çünkü çıkış yolunu bulamaz. Sen de böylesin. Ama ben sana yardım edeceğim."
Ürün Özellikleri