İnsan, kendisini keşfederken öteden beri kuşku duymadığı gerçekliği bin parçaya böldü. Kurgu gerçeğe galebe çaldı. Paul Auster’in Cam Kent’te yaptığı gibi. Çalan telefonu aranan kişi siz olmadığınız hâlde öyleymiş gibi davranarak açarsanız; gerçek, zihninizden kırılarak yansımaya başlar. Yahut tıpkı romanın kahramanı Quinn gibi yazılarınızı takma bir isimle yazıyorsanız, gerçek hangi tarafa denk düşer? Metninizin kurmacasına dâhilsiniz demektir bu. Baştan aşağı bir oyunun içindesiniz artık, Paul Auster’in keyifle kurguladığı türden bir oyunun içinde. Cam Kent, Auster’i dünya edebiyatına tanıtan bir üçlemenin ilk kitabı ve insan zihninin en şenlikli ürünlerinden biri.
Kitap Hakkında
İnsanın sadece kentte değil kendi içinde de kaybolduğu, sonu gelmez bir dolambaca benzeyen New York sokaklarında takma adının maskesinden dışarı çIkmayan bir polisiye romanlar yazarı. Gece gelen gizemli telefonlar. Sonunda telefonda, “Beni öldürecekler. Beni korumanızı istiyorum,” diyen bir ses. Korunmak isteyen de takma ad kullanan biri. Dahası insanın tıpatıp aynısı olan ikinci kişiler. Ve bütün bunların yazıldığı kırmızı bir defter. Paul Auster’ın ve eşinin de karakterler arasında yer aldığı çarpıcı, aklı karıştırıcı bir roman.
Ve havada asılı kalan şu soru:
“Kırmızı defterde boş sayfa kalmayınca ne olacak?”
Size en iyi deneyimi sunmak için web sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Çerezler, sunmuş olduğumuz hizmetlerin size özel ve tercihlerinize göre kişiselleştirilmiş içerikler olarak sunulmasına imkan tanır. Çerez Politika'mızı inceleyerek çerezler hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.
