Kitap Hakkında
Bundan tam doksan dört yil önce, harika bir nisan sabahi, Osmanli Imparatorlugu topraklarinda, bir yarimadanin üzerindeki bir tepede iki davetsiz misafir vardi. Karanin içlerine bakiyorlardi. Bulunduklari yeri, gecenin karanliginda denizden çikarma yaparak istila etmislerdi. Arkalarindaki su, kendileri gibi adamlari karaya çikaran küçük teknelerle doluydu. Bu adamlar buraya, dünyanin öte ucundaki memleketlerinden, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelmislerdi. Bu tepenin, yani Kanlisirt’in üstü düzdü ama tam da degil. Kenarlari yavasça alçalip, oradaki Osmanli topçusunun gözcülerine, hedeflerini -yani, hayatlarinda ilk kez bir muharebe görecek olan birkaç bin delikanliyi- görmeye yetecek kadar bir aralik biraktiktan sonra, daha içteki öteki bayirla birlesiyordu.
Bu gençler, çiplak karaya çok kisa bir süre önce alelacele çikarilmis Avustralya piyadeleriydi. Sarp bir arazide, çamurlara bata çika kumsaldan yukari dogru hizla tirmandiklarindan dolayi yorgun, ama yine de neseliydiler, çünkü daha savasin ne demek oldugunu bilmiyorlardi. Yere uzanmis olan askerler, subaylarinin dikkatini çeken seyin ne oldugunu göremiyorlardi. Bu, iki taburdan olusan ve gelenleri öldürmek üzere metodik bir yayilma hazirligi içinde olan iki bin kisilik bir Osmanli piyade alayiydi. Artik bir kilometreden daha yakina gelmis olan düsman, onlar ilerledikçe, tepenin dogu ayaginin kimiltisiz derinliklerine gömülüp görünmez oluyordu.
Ürün Özellikleri