Kitap Hakkında
Ağavni olduğu yerde donup kaldı. Dipsiz kuyuların en dibinde gibi hissediyordu kendini. Kör ve sağır olmuştu. Yaşıyor muydu, ölmüş müydü, haberi yoktu. Ağlamadı, kendini yerden yere vuramadı, haykırmadı. Saçını başını yolmadı, dövünmedi, ağıt yakmadı. Ayakta, öylece durdu. Boş gözlerle, ifadesiz bir yüzle, ağır ağır sallanarak durdu. Magar da artık Ağavni'ye bakamıyordu."Bir gece hepimizi dışarı çıkardılar. Karanlığın içinde dağ bayır yürütmeye başladılar. Çavuşlardan biri benim çocukluk arkaşımdı, Hasan. Evlenirken ona yardım etmişliğim vardı. Yanıma yanaşıp sessizce sıranın en sonunda kalmamı söyledi. Dediğini yaptım. O da yanımda yürüdü."Heyecandan sesi titriyordu. Sanki o anı yeniden yaşar gibiydi."Bir süre sonra bana 'yavaş yavaş geride kal, sonra da kimselere görünmeden ayrıl, kendini tepelere vur! Can pazarı bu! dedi. Söylediklerine inanamadım ama bu fırsatı bana harhalde Allah verdi deyip uygun bir anda bir taşın ardına gizlendim. İyice uzaklaştıklarına emin olunca da tepeye doğru kaçıp bir kayanın ardına saklandım. Biraz sonra arka arkaya silahlar patladı. Her şeyi gözlerimle gördüm. Günlerdir saklanıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sıra köydekilere de gelecek. Kaçıp gitmek, güvenli bir yer bulmak gerek..."
Devamını oku
Devamını gizle