Kitap Hakkında
İnsanlık, varoluşundan itibaren doğayla sürekli bir mücadele içinde olmuştur. Paleolitik Çağ'da (Eski Taş Çağı), avcı-toplayıcı toplumlar, hayatta kalmak için doğanın sert koşulları ile mücadele etmek zorundaydılar. Yırtıcı hayvanlardan korunmak ve mevsimsel değişikliklere uyum sağlamak, bu dönemdeki en büyük zorluklardı. Ancak bu zorluklara rağmen insan, doğayla uyum içinde yaşamayı başararak kendine bir yaşam alanı oluşturabildi.
Doğaya karşı bu denge, Neolitik Çağ'da (Yeni Taş Çağı) tarımın gelişmesiyle bozulmaya başladı. İnsanlar, yerleşik düzenin getirdiği nüfus artışına daha fazla besin üretimi ve yerleşim alanlarını artırmak amacıyla doğaya müdahale etmeye başladı. Verimli topraklara ulaşmak için ormanlar kesildi, nehirlerin akış yönleri sulama amacıyla değiştirildi. Tarım ve yaşamın getirdiği bu dönüşüm, doğaya bağımlı olan insanın, çevresini dönüştürme çabasının ilk adımı olmakla birlikte bu süreç, yalnızca biyolojik çeşitliliğin azaltılmasıyla kalmadı, aynı zamanda doğayla ilk büyük çatışmanın başlangıcıydı...
Bu etkileşim, doğal ekosistemlerin değişimine ve yerleşik yaşama alanlarının, şehirlerin ve medeniyetlerin doğuşuna zemin hazırladı. Artık insanlar, tarımın ve teknolojinin sunduğu olanaklarla doğaya hükmetmeye çalışan büyük uygarlıklar hâline geldi. Ancak bu dönüşüm, beraberinde büyük sorunları da getirdi. Toprak oluşumları, suyun tükenmesi, ormanların yok olması ve biyolojik çeşitliliğin olumsuz etkilenmesi doğa-insan mücadelesinin bir sonucuydu.
Ürün Özellikleri