Ortadoğu’nun henüz bütünüyle kararmadığı, zaman zaman kesilse de aynı ışığın altında hayatın bütün renkleriyle birlikte keyifle sürdüğü zamanlarda Şam’ın sokaklarını kulaktan kulağa heyecanla dolaşan bir fısıltı dolduruyor: Yasak bir aşkın dedikodusu. Romanın çok da sıradışı bir meselesi yok esasında fakat başkaharaman bir hattat, ideallerine olan tutkusu nedeniyle körleşmiş bir hattat. Burada olağanüstü olan, Schami’nin sırtı sözlü edebiyat geleneğine yaslı olan ustalıklı hikâye anlatma becerisi. Romandaki hemen her karaktere incelikle yaklaşıyor, hikâyelerin birbiri ardına eklenmesine cömertçe izin veriyor, zamanla oynamaktan da büyük zevk alıyor. Hattatın Sırrı 1950’lerin Suriyesini, gerçeği eğip bükmeden fakat kurmacanın büyüsünü kaçırmaktan daima imtina ederek gösteriyor okuruna.