Kitap Hakkında
İpek, Kent ve Öfke Şatoları adlı yapıtlarıyla tanıdığımız İtalyan yazar Alessandro Baricco, 2004’te yayınlanan Homeros, İlyada’da umulmadık, şaşırtıcı bir yazarlık serüvenine soyunuyor. Yüzyıllar önce yaratılmış bir destanı, Homeros’un İlyada’sını, çağdaş bir izleyici topluluğu önünde okunabilecek bir biçimde yeniden yorumluyor. Hiçbir sahneyi bütünüyle yok etmeden, ama sık rastlanan yinelemeleri ve tanrıların boy gösterdiği her sahneyi çıkararak. Eski çağların bu dev destanının, tanrıların olaylara yön vermek için sık sık söze karıştıkları bölümleri çıkarıldığında, okuyucu son derece laik bir yapıyla yüz yüze geliyor. Öykü insancıl bir niteliğe bürünüyor ve destanın kahramanları yazgılarıyla baş başa kalıyorlar. Baricco’nun müdahaleleriyle, İlyada destanı çağdaş bir romana dönüşüyor. Tıpkı György Lukacs’ın dediği gibi: Roman, tanrıların terk ettiği dünyanın destanıdır.
Roman, tanrıların terk ettiği dünyanın destanıdır.
Alessandro Baricco, topluluk karşısında İlyada’nın okunmasının iyi fikir olacağını düşünür. Ancak bu kırk saatten fazla sürecek zorlu bir deneyimdir. Bunun üzerine yazar destanı dinleyici karşısında okunabilecek biçimde yeniden yorumlamaya karar verir. Üzerinde çalışmak için destanın Maria Grazia Ciani’nin yaptığı, düzyazı biçimindeki İtalyanca çevirisini seçer.
İşe İlyada’da bazı kısaltmalar yaparak başlar, metindeki tekrarları çıkartır ama asla tüm bir sahneyi kesmez, özetlemez. Destanın özgün bölümlerini öne çıkartacak bir çalışma yapar. İki kuraldışı uygulaması vardır: Metinden tanrıları çıkartır, çünkü tanrıların boy gösterdiği bölümleri çağdaş duyarlılığa aykırı ve uzak bulur. Ayrıca Baricco, İlyada’nın müthiş laik bir yapısı olduğunu düşünmektedir, kendi deyimiyle “Tanrılar yeryüzünde sık rastlanan ve eşi benzeri olmayan aşırılıkları aktarsalar da, İlyada son kertede tüm olaylarda insanların söz sahibi olduğu konusunda ayak direr. Tanrısız bir İlyada insancıl bir hal alır ve kişiler kaderleriyle baş başa kalırlar.“
Baricco bugünün dinleyicisinin işini kolaylaştırmak, daha sıcak, daha içten bir anlatım yaratmak için metni yirmi bir sese bölüştürerek anlatımını birinci tekil şahsa çevirir. Dinleyicilere dayanak olacak karakterler vererek kendilerini onlarla özdeşleştirmelerini kolaşlaştırır.
Son olarak içindeki yazar dürtüsüne karşı koyamayan Baricco metne bazı eklemeler yapar. Bunları “gotik bir cephe üzerinde çelik ve cam kullanılarak yapılan restorasyon çalışmalarına“ benzetir ve Homeros’un metninden ayrı tutmak için kitapta hepsi italik olarak geçer. Yazarın nicelik bakımından metinde gerçekten çok az payları olan bu eklemeleri yapmaktaki amacı İlyada’da satır aralarına gizlenen ayrıntıları su yüzüne çıkarmaktır.
Böylelikle ortaya çıkan İlyada, 2004 sonbaharında Torino ve Roma’da topluluk önünde okunur. Bu iki dinletiye on binden fazla kişi katılır. İtalyan radyosunda yapılan okumalardaysa, insanlar radyoyu kapatmaya gönülleri elvermediği için park yerlerinde arabalarının içinde otururlar.
Baricco Antik Yunanca’dan İtalyanca’ya düzyazı biçiminde çevrilen bir metnin, yine İtalyanca yapılan bir uyarlamasının, farklı dillere çevrilerek dünyayı dolaşmasının Borges’i pek keyiflendirecek bir edebi serüven olduğunu söyler. Kendisi öyle olmadığını düşünse de, Homeros metninin gücünden bir şeyler yitirmiş olup olamayacağı kuşkularının giderilmesini okura bırakır.
Kitap Baricco’nun yazdığı önsözle açılır. Baricco metni değerlendirişini ve üzerindeki çalışmasının aşamalarını anlatır. Öykünün sonunda yazarın çağımızın durumuyla İlyada’da anlatılanları kıyasladığı, metni bir savaş anıtı olarak değerlendirdiği ve savaşın estetik yanını, insanoğlunun savaşa olan gereksinmesini incelediği bir sonsöz bölümü vardır. Yazar savaşa bir güzelleme olan İlyada’nın insani, dişil, estetik yönünden söz eder. İlyada’nın kahramanlarının savaşmaya direnmelerini, kadınların destanda sağduyunun sesi olarak yerine getirdikleri görevi, bu savaş anıtının barış çağrısını araştırır: “İlyada bir savaş anıtının altına gömülmüş ama savaşa elveda demeye çabalayan, Antik Yunan’da ulaşılamasa da sezilen ve hatta bilinen bir uygarlığa göz atma olanağıdır,“ der. Baricco’ya göre insanoğlu gündelik yaşamın anlamsızlığından ve tekdüzeliğinden kaçmak, kendisi gerçekleştirmek uğruna güzel idealler kılığına girmiş savaşa sığınmaktan kendini alamamaktadır. Ama Akhilleus’u ölümcül savaştan uzaklaştırmayı başaramazsa sonu pek tekin görünmemektedir.
Ürün Özellikleri