Kitap Hakkında
İstanbul’un bugünkü merkezinin adı eskiden Pera’ydı. Kentleşmeden önce Pera yabancı tüccarlar, denizciler kadar büyükelçilerin de oturduğu Galata mahallesinin öbür yanını, ötesini temsil ediyordu. Pera gibi Galata da zamanında, Ayasofya Kilise-Cami ve Topkapı Sarayı’nın yer aldığı ve merkez kabul edilen mahallenin öbür yanı, ötesi olmuştu. Bütün bu mahalleler ancak gündüz boyunca geçişe izin verilen kapıların bulunduğu sınır-duvarlarıyla ayrılmıştı. Bu öbür yan/öte-uç/sınır-geçiş (pera-peras-poros) yapısı, sadece kent tarihi açısından değil aynı zamanda simgelerinin doğuşu açısından da kentin yaşamını oluşturmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in İslam’ın yeni merkezi İstanbul olarak dönüştürmek istediği eski Bizans’ın kendisi de köken olarak öbür yan, öteydi. Fetihten sonra ve kentin tüm tarihi boyunca başka peralar, başka sınırlar ve başka geçitler ortaya çıkmıştır. İstanbul kendi duvarları içinde kendinden bölünerek her zaman "başka yeri" içinde barındırmış, kendi bağrında toplamıştır. O gün bugündür yabancı, sadece kentin dışında değil, aynı zamanda içinde de oturandır.Böylece İstanbul, sürekli değişen, temelleri yapısızlanarak yapılanan bir kent olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden metafizik ve kavramsal bir açıdan bu kent, alternatif ve çelişmezliğin katı karşıtlıkları üzerinde kurulu geleneksel mantığa gerçek bir meydan okumadır. İstanbul, kendi ile başkasının ayrışamaz bir şekilde birbirine karıştığı; farklı halk ve kültürlerin kendi yeri ile yaban arasındaki geçişlilikte komşuluk yaptığı yaşayan bir aporia (çıkmaz, olanaksız poros) biçimi olmuştur. Tüm logos’lardan daha ilksel olan Bosfor efsanesi de bu yapıyı anlatır: Zeus’la sevişen Hera’nın kıskançlığıyla öküze dönüştürülen Io, eski haline dönmek için yüzerek boğazı geçmek zorunda kalmış ve böylece boğaz Bosphoros, öküz geçidi adını almıştır.Hem kimlikleri çizen hem de silen geçitlerin, coğrafi ve simgesel anlamı üzerinde düşünen bu kitapta alanlarında tartışmasız kabul gören felsefeci, tarihçi ve sosyologlar bir araya geliyor. Disiplinlerarası bir çalışma ortamında Jacques Derrida, Bernhard Waldenfels, Gabriella Baptist, Önay Sözer, Stefanos Yerasimos ve Doğan Kuban’ın katılımıyla ortaya çıkan Pera Peras Poros, bir sınırlar ve geçitler kenti olan İstanbul’dan hareketle, kendi evinde olmayı, yabancılığı ve konukseverliği yeniden tanımlama denemesine girişiyor.
Devamını oku
Devamını gizle