Dağ, kendi başına gizemli ve karizmatik bir varlık. İnsanlığın ona atfettiği anlamlara bakmak, efsanelerdeki yerine göz atmak bile yeterli bu sonucu çıkarmak için. Jean-Marc Rochette, kendinden efsunlu bu atmosferin içine, bile isteye yalnızlığı seçmiş bir insanı yerleştirerek sıradışı bir hikâye anlatıyor Kurt’ta. Vahşi yaşamın ortasında hayatını çobanlıkla idame ettiren gözü pek Gaspard’ın, yaşadığı yerin esas sahipleriyle olan kıyasıya mücadelesini olağanüstü bir görsellikle sunuyor. Kurt, hikâyesini kelimelerin kısıtlı anlamına mahkûm etmeyen sürükleyici bir grafik roman. Resmin ve sinemanın imkânlarını cömert bir biçimde kullanarak da binlerce yıldır anlatılan insan-doğa çatışmasına bambaşka bir pencere açıyor.