Kitap Hakkında
Bugünkü Şiî düşünce havzasında Sühreverdî, Mîr Dâmâd, Molla Sadrâ, Sebzivârî ve Tabâtabâî gibi pek çok önemli filozof yetişmiştir. Bu düşünürlerin hem Şiî geleneğe hem de genel İslâm düşüncesine felsefî anlamda önemli katkılarının olduğu ehlinin malumudur. Bu düşünürlerin de etkisiyle Şiîlik ile felsefe arasında sıkı bir ilişki ortaya çıkmıştır. Şiîlik ile felsefe arasındaki bu ilişkiye bağlı olarak, -en azından Sünnî dünyada- söz konusu gelenekte felsefe karşıtı herhangi bir tavır ve yaklaşım olmadığına yönelik güçlü bir kanaat mevcuttur. Özellikle Seyit Hüseyin Nasr gibi Şiî mezhebine mensup felsefeciler tarafından dillendirilen “Gazâlî’den sonra felsefenin Sünnî dünyadaki gibi Şiî dünyada akamete uğramadığına, felsefenin kendisine yurt olarak Şiî dünyasını seçtiğine” yönelik vurgu, bu kanaatin oluşmasına güçlü bir zemin hazırlamıştır. Bu düşünce, aynı zamanda Şiî anlayışın felsefî düşünce açısından Sünnî anlayıştan daha verimli bir ortam sağladığı şeklinde bir yargıyı da beraberinde getirmektedir. Ancak bu kanaat gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü söz konusu gelenekte pek çok münferit eleştirilerin yanında özellikle Ahbârî Ekolü ile Tefkîk Ekolü, bu yaygın kanaatin aksini ispatlamakta ve felsefe karşıtı bir söylem ortaya koymaktadır.
Bu çalışmanın temel gayesi gölgede kalmış olan bu eleştirileri açığa çıkarmaktır. Bunun için iki hedef belirlenmiştir. Bunlardan birincisi mezhepsel kaygılar gütmeden, mümkün olduğunca objektif bir şekilde, felsefe karşıtı kişi ve grupların kendi argümanları ve eserleri üzerinden felsefe eleştirilerine işaret etmektir. İkinci hedefimiz ise bu felsefe eleştirilerinin tutarlılığını sorgulamaktır. Çünkü bakıldığı zaman bu eleştirilerin çoğu dinsel reflekslerle yapılmış, gerçeklikten kopuk olan eleştirilerdir. Bu sebeple zaman zaman onların yaptığı felsefe eleştirileri hem karşıt argümanlarla hem de tarafımızca eleştiriye tâbi tutulmuştur.
Ürün Özellikleri