Türkçenin en görkemli yazarlarından biri Refik Halit Karay, çalışkanlığıyla göz dolduran eşsiz bir üslupçu; muhalif kimliği onu bir sürgünden öbürüne mecbur bıraksa da bildiğini yapmaktan vazgeçmemiş, yaşamını yazarak inşa etmiş. Sürgün’de Cumhuriyet kurulduktan biraz sonra kendisini Beyrut’ta bulan bir askerin hikâyesini anlatıyor Karay. Vatan mefhumunun yalnızca mücerret bir anlamdan meydana gelmediğini, bir yere ait olmanın verdiği güveni, aynı dili konuşan insanlarla yaşamanın rahatlığını kendi tecrübeleri üzerinden gösteriyor okuruna. Sürgün olmanın psikolojisini roman kahramanı Hilmi Efendi’nin parçalanan zihnine, hasretle yanan yüreğine, çekingen bakışlarına okurunu ortak ederek hissettiriyor. Beyrut, Halep, Şam ve İskenderun hattını kat ederek de Ortadoğu coğrafyasının gündelik hayatını, kültürünü ve insanlarını etkileyici gözlemlerle anlatıyor. Sürgün yabancılaşmamak, hayatiyetini kaybetmemek için çırpınan bir insanın çilesini apaçık biçimde yansıtmayı başarmış, Türkçenin lezzetini alabildiğine duyuran unutulması zor bir roman.