Kitap Hakkında
Anayasa’nın 125.maddesine göre; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür”. Ayrıca Anayasa’nın 40.maddesinden ayrı olarak, 129.maddesi ile; “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları kendilerine rucû edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceği”, hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeler ile yaptığı hizmetle ilgili kusuru bulunan kamu görevlilerinin hem bu hizmetleri dikkatli bir şekilde yapmaları, hem de kanunî düzenlemelerle sorumsuz tutulmaları önlenmek istenmiş; aynı zamanda, hizmetin ifası nedeniyle zarar görenlerin, ödeme gücü bulunan idareyi dava edebilmelerinin yolu açılmıştır.
Doktor veya diğer sağlık görevlilerinin, özel tedavi kuruluşlarında veya idareden bağımsız çalışarak gerçekleştirdikleri tıbbi müdahale, tedavi, bakım ve diğer sağlık hizmetleri bakımından mali sorumlulukları kural olarak özel hukuk hükümlerine göre (idarenin gözetim ve denetim görevinden kaynaklanan mali sorumluluğu dışında) belirlenmekte ve buna ilişkin davalar adlî yargıda görülmektedir. İdarenin mali sorumluluğu bakımından sağlık hizmetlerinin değerlendirilmesinde ise, kamu tedavi kuruluşlarında ve kamu görevlisi statüsündeki doktor veya diğer sağlık görevlileri tarafından ifa edilip edilmediği önem teşkil etmektedir.
Kamu tedavi kuruluşları, kişilere bir kamu hizmeti olan sağlık hizmetini sunmak üzere kurulmuş olan ve idari yapılanma içinde yer alan teşekküllerdir. Kamu tedavi kuruluşlarında çalışan doktor veya diğer sağlık görevlilerinin ifa ettikleri sağlık hizmetleri dolayısıyla ortaya çıkan zararların tazmini ve sorumluluk esasları, kural olarak idare hukuku ve idarenin mali sorumluluğu esaslarına göre belirlenmektedir. Belirtmek gerekir ki, kamu tedavi kuruluşlarında gerçekleştirilen tıbbî müdahaleler ve diğer tedavi ve bakım hizmetleri nedeniyle ortaya çıkan zararlardan idarenin sorumlu tutulabilmesi için bir hizmet kusurunun şart olup olmadığı, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gereken bir husus olmalıdır. Anayasa’nın kamu görevlilerinin davranışları nedeniyle idare için öngördüğü sorumluluğun, esas itibariyle kusur sorumluluğu olduğu görülmesine karşın, gün geçtikçe sağlık hizmetlerinden doğan idari sorumluluk konusunda kusursuz sorumluluk esaslarının benimsenmeye başladığı da belirtilebilir. Sağlık hizmetlerinin çoğunun sunumu niteliği ya da yapısı gereği belli bir tehlike içerir. Bu gibi faaliyetler bir zarara yol açar ise idare, kusursuz dahi olsa, bu zararı ödemek durumunda kalabilir. Nitekim Danıştay, sağlık hizmetlerinde somut olayın özelliklerine göre hizmet kusuruna dayanılamayan durumlarda idarenin kusursuz sorumluluğunun söz konusu olabileceğine karar vermiştir.
Anayasa’nın 40.maddesinin 2.fıkrası ve 129.maddesinin 5.fıkrasının bir gereği olarak, kamu görevlisi statüsündeki doktor veya diğer sağlık görevlilerinin görevlerini ifa ederken ortaya çıkan zararların tazmininde doğrudan doğruya idare aleyhine dava açılmalı, idare ise, ödediği zararın tazmini için, kast veya ağır ihmâl gibi hizmet içinde kişisel kusur sayılabilecek durumların varlığı hâlinde faaliyetiyle zarara sebep olan kamu görevlisine rucû etmelidir. Kamu görevlisi statüsündeki doktor veya diğer sağlık görevlisinin salt kişisel kusurunun (hizmet dışı-hizmetle ilgisi olmayan kişisel kusur) bulunduğu hâllerde ise, bunlar aleyhine dava, adlî yargıda açılabilir.
Bu mevzuat çalışmasında salgın hastalık döneminde önemi daha da iyi anlaşılan sağlık hizmetlerine ilişkin temel düzenlemelere yer verilmiştir. Yararlı olması dileğiyle.
Ürün Özellikleri