14 Kasım 1914’te, Fuat Bey (Uzkınay) askerliğini yaptığı sırada, Ayastefanos’taki Rus abidesinin yıkılışını kayda aldı. 150 metrelik filme kaydedilen bu an, sinemanın Türk topraklarındaki seyrini başlatmış oldu böylece. İstanbul da bu başlangıca ev sahipliği yaptı. Bu kadim şehir; Metin Erksan, Ömer Kavur, Kani Kıpçak, Atıf Yılmaz, Mustafa Altıoklar gibi onlarca yönetmenin filminde binbir yüzüyle rol almaya devam etti; öyle ki Orhan Veli “İstanbul'un orta yeri sinema” diyordu İstanbul Türküsü’nde. Türk Sinemasında İstanbul da, Tunca Arslan’ın koordinatörlüğünde bir araya gelen on iki sinema yazarının, İstanbul’un göç öykülerinden şehrin çocuklarına dek beyaz perdeye yansıyan hikâyelere dair kaleme aldığı on üç yazıyı bir araya getiriyor. İncelikli bir emeğin ürünü olan eser, sinemaseverlere verilen değerli bir armağan niteliğinde.