40 yıl önce, Türkiye-Suriye sınırına kurulmuş bir mülteci kampında patlayan bombayla, yaralı bir bebekle, onu bulan Halepli bir şairle açılıyor Zamir. Hakan Günday, yeni romanını sabırsızlıkla bekleyen okurlarını Daha romanında olduğu gibi mülteci meselesi üzerine etraflıca düşünerek ve düşünmek üzere kışkırtarak selamlıyor. Günday, bildik sarsıcı üslubu, dil üzerindeki hâkimiyeti, birbiri içine geçen iki farklı zamanın ördüğü sağlam kurgusuyla insanlığın öteden beri peşinde olduğu fakat cevaplarına bir türlü ulaşamadığı büyük sorular soruyor. Baştan aşağı karanlık bir atmosferin içerisinde etkisi sürgit devam edecek siyasi meseleleri, insanlığın rezilce ikiyüzlülüğünü eleştirirken politikanın insan hayatını belirlemedeki kötücül etkisine vurgu yapıyor. Zamir, anlattığı dünyaya, o dünyanın diline koşut olarak aşılması güç ve sabır isteyen girift yapısıyla da sarsıyor okurunu.